Bir çocuğun hayatındaki en büyük iki şans, iyi bir öğretmene ve iyi bir kitaba rastlamaktır. 24 Kasım’a özel bu dosyada hayatının büyük bir kısmını yazarak ve öğretmenlik yaparak çocuklara adayan iki büyük yazarı anıyoruz. Çocukların yüzünü güldüren, yolunu aydınlatan öğretmenlerimizin günü kutlu olsun! İşte öğretmen olan yazarlar…
Samed Behrengi
Küçük Kara Balık, bir derede doğmuştu. Ama o denizi, okyanusu görmek istiyordu. “Yaşam, gerçekten bu daracık suyun içinde sabahtan akşama kadar yalnızca gidip gelmek mi, hepsi bu mu? Ölene kadar hep bunu mu yapacağız? Yoksa bu evrende başka bir yaşam da var mı? İşte ben bunu anlamak istiyorum anne.“
Diğer balıklar “Sakın gitme, pişman olursun,” dedilerse de vazgeçmedi. Binbir maceradan sonra, çok şey öğrenmiş, dünyayı ve kendisini tanımış olarak hedefine ulaştı.
Şimdi düşünüyorum da, aslında tüm çocuklar birer “küçük kara balık”. Onun gibi meraklı ve cesurlar. Hayatlarını kurmak için böyle yolculuklara çıkmaya, biraz desteğe ve teşvik edilmeye ihtiyaçları var. En büyük yardımı da onlara yol göstermeye çalışan öğretmenlerinden bekliyorlar. Öğretmenler için ne muhteşem ve ne büyük bir sorumluluk…
Tam da bu yüzden “dünyanın en devrimci balığı” olarak ün salmış, yüreği kendinden büyük Küçük Kara Balık’ın hikâyesini yazan kişinin Azeri asıllı İranlı bir öğretmen olması bana daha da anlamlı geliyor. Samed Behrengi, bu hikâyeyle sadece öğrencilerine değil, tüm çocuklara adeta “hayattaki zorluklara karşı direnin, pes etmeyin” diyor.
Öte yandan Küçük Kara Balık kitabının 12 Eylül darbesi döneminde Türkiye’de yasaklandığını, İran’da ise hâlâ yasaklı olduğunu unutmayalım. Bu konudaki detayları şuradan okuyabilirsiniz.
Çocukluğumda Cem Yayınevi’nin bastığı Arkadaş Kitaplar serisinden Behrengi’nin diğer kitaplarını da okumuştum. Bir Şeftali Bin Şeftali, Püsküllü Deve, Ulduz ve Kargalar, Konuşan Bebek, Sevgi Masalı, Deli Dumrul ve daha niceleri…
Samed Behrengi kitaplarını bulursanız sakın kaçırmayın. Hem çocuğunuza okutun hem de siz okuyun.
Bu vesileyle çocuk edebiyatına damga vuran bu büyük yazar ve öğretmeni saygıyla ve sevgiyle anıyoruz.
Rıfat Ilgaz
Çoğu kişi onu Hababam Sınıfı filmlerinin yazarı olarak tanıyor, oysa Rıfat Ilgaz bundan çok daha fazlasıdır. Şair, romancı ve öykü yazarı olmasının yanında tiyatro oyunu da yazmıştır. Yine de belki en başa öğretmenliğini koymak gerekir çünkü Rıfat Ilgaz, öğrencilerini çok seven bir öğretmen olarak bilinir. Karagümrük Ortaokulu’nda bir öğrenciye haksızlık eden başka bir öğretmenle kavga ettiği için Nişantaşı’na sürülmüş, bu günleri “Nişantaşı benim için cezaydı çünkü iki kez tramvay parası ödüyordum,” diye anlatır.
Rıfat Ilgaz, yaşamının çeşitli evrelerinde toplamda beş yıl, beş ay, yirmi beş gün boyunca tutuklu kaldı. Okurken çalışmak zorunda kalan öğrencilerin, işçilerin sorunlarını anlattığı şiir kitabı Sınıf, (hem adı hem de kapakta -o yıllarda hoş karşılanmayan- kırmızı rengin kullanılması nedeniyle), 1944 yılında toplatıldı. Hakkında açılan dava sonucunda bilirkişi “kitapta suç unsuru bulunmadığını” raporlamasına rağmen altı ay hapis cezasına çarptırıldı.
Mahkeme kararından kısa bir süre önce Tosya’da deprem olmuş, abisi de orada bulunan Rıfat Ilgaz, yakınlarını görmeye giderken otobüste üşütmüştü. Ciğerleri su topladığı için hapse girmek istemedi, kaçıp gizlendi. Bir süre sonra gidip teslim oldu. Ancak hapiste olması nedeniyle bir süre sonra hem sağlığını hem de işini kaybetti. Sınıf’ı yazmanın bedelini çok ağır ödemişti. Ilgaz, bu dönemde yaşadıklarını bir anı-roman olan Karartma Geceleri kitabında anlatmıştır. Yayımlandığı dönemde toplatılan kitap, 2004 yılında MEB’in 100 Temel Eser listesine alındı. Filme de çekilen Karartma Geceleri’nde, Tarık Akan başroldeydi.
Rıfat Ilgaz, bir dönem, Aziz Nesin ve Sabahattin Ali’nin kurucu ortağı olduğu Cumhuriyet tarihinin ilk siyasi mizah gazetesi Marko Paşa’da yazdı. Marko Paşa, tek parti hükümetini eleştirdiği için sık sık kapatılıyor ancak yazarlarının çabasıyla “Malum Paşa”, “Merhum Paşa” gibi değişik isimlerle yeniden basılıyordu.
1948 yılında, Rıfat Ilgaz verem sebebiyle Heybeliada senatoryumunda hasta yatarken Marko Paşa’nın Sorumlu Müdürü olmasından dolayı hasta yatağından alınıp hapse atıldı.
Bu olayların ardından Rıfat Ilgaz, öğretmenlik yıllarından kalma bir idealizmle yeni nesile yönelik çalışmayı tercih ederek yaşamının son dönemlerinde çocuk edebiyatına ağırlık verdi.
Tüm bunları düşününce, Ilgaz’ın Okutmak Üzerine adlı şiiri çocuklara ve edebiyata adadığı hayatını özetliyor gibi, değil mi?
OKUTMAK ÜZERİNE
SINIF’ın ozanıyım mimli,
HABABAM SINIFI’nın yazarıyım ünlü.
Kim ne derse desin,
Çocuklar için yazdım hep.
…
Şunu demek istiyorum!
İki iş tuttum ömür boyu köklü.
Çocukları okutmaktı ilk işim,
İkincisi,
Yazdığımı çocuklara okutmak.
Diğer dosyaları okumak için tıklayın.
Fatma Doğru
???